yazar-45
Transnasyonal Kimlik ve Sorumluluk
Geçen hafta İstanbul’da gerçekleştirilen konferansta ortaya çıkan ve bizim için, yani Avrupa Türkleri için önümüzdeki dönemde önem arzeden konulardan bir tanesi de hiç şüphesiz “Transnasyonal kimlik veya sorumluluk” kavramıydı. Bilgi üniversitesinden Ayhan Kaya’nın konuşmasında değindiği sözkonusu kavram bizim içinde bulunduğumuz dünyayı kısmen anlatmaktaydı. Gerçi sözkonusu kavram özellikle Maramara depremi sonrası Avrupa’daki Türklerin Türkiye’ye karşı yaptıklarıyla gündeme gelmiş ve zaman zaman diğer göçmen topluluklar içinde benzeri durumlarda kullanılır haldeydi.
Gerçi bir çok araştırmacı, özellikle göçmenler üzerine çalışan sosyal bilimciler globalleşmeyle birlikte ‘taransnasyonal kimlik ve sorumluluğun’ gündeme geldiğinden hareketle özelikle bir ülkede yaşayan ve kökleri farklı bir ülkede bulunanların bu iki ülke arasında oyanayabilecekleri rol üzerinde durmaktaydılar. Örneğin Hollanda’da sosyal yardım alan göçmenlerin, aylık öndeneklerinin kesilmemesi şartıyla ebeveynlerinin gelmiş oldukları ülkelerin kalkınması için seferber edilmeleri tartışılmıştı.
Transnasyonal kimlik ve sorumluluk Avrupalı Türklerde son zamanlarda daha net ve belirgin bir halde kendini göstermektedir. Her ne kadar bu netlik 17 Aralık ve 3 Ekim tarihlerinde Avrupa Birliğinin Türkiye’ye karşı takındığı tavırla izah ediliyor olsada esas başlangıç biraz daha gerilere gitmektedir.
Hatırlanacağı üzere, şimdiki Türkiye başbakanı Recep Tayyip Erdoğan henüz milletvekili seçilmemişti. Başbakan şimdiki dışişleri bakanı sayın Abdullah Gül’dü. Tayyip Erdoğan AK Parti lideri olarak, ABdullah Gül’de başbakan olarak bir Avrupa turuna çıkmışlardı. Yunanistan’tan başlayıp, İtalya ve diğer bazı Avrupa ülklerini gezmişlerdi. İşte Türklerin Avrupa’da siyasi olarak ‘tarnsnasyonal aidiyetleri’ bu gezi esnasında kendini bir defa daha göstermiş oldu. Zira Köln’deki bir arkadaşım beni telefonla arayıp şunları şöylüyordu. Bugün Köln sokalarında başı dık ve onurlu bir şekilde yürüyorum. Aşağılanma ve öteki olma duygusu bugün sanki bende yok. Bir başka arkadaş buna benzer yorumlar yapıyordu.
Hakikaten o gezi bizde, belkide şuur altında yıllardır ezilmişliği, horlanmışlığın, itilmişliğin bir an yok olmasına vesile oldu. Çünkü Recep Tayyip Erdoğan ve ekibi Avrupalı liderler karşısında başları dik, alınları açık, gerekirse bacak bacak üstüne atabilen, tam bir Anadolu tutumunu sergilemişti. Bu tavır bizi ne kadar rahatlattı, bizim psikolojimizi ne kadar düeltti kelimelerle anlatmak oldukça zor.
Duruş çok önemliydi. Moralimiz düzelmişti. Artık Avrupa’da yalnız olamadığımız düşüncesine kapılmıştık. Bu hal bizde, Hollandalılara karşı, iş arkadaşlarımıza ve komşularımıza karşı tavrımızın değişmesine daha farklı davranmamızı yani kendimize güveni meydaya getirdi. Sadece bizde mi? Hayır. Aynı ölçülerde olmasa bile diğer müslüman azınlıkalrın bireylerinde de benzer bir rahatlama hissedildi…
İşte o günden itibaren, belki adını tam kayamasakta, bizde taransnasyonal sorumluluk, kimlik, aidiyet üreci çok belirgin bir şekilde başlamış oldu.
Avrupa Birliğine doğru gelen bir ülkeye mensubuyet duymak ama içinde yaşadığımız ülkeyede aynı mensubiyeti duymak ve çifte sorumluluk hisstemek artık bir zenginlik olarak yorumlanabilir. Her ne kadar böyle hisstemenin entegrasyonu engelleyeceği görüşünü savunanlar olsada, bizce bu tavır yani kendine özgüven ve mutlu olmak hem birey hem her iki ülke açısından sevindirici bir gelişmedir.
Geçmişte felaket ve deprem dönemlerinde ortaya çıkan bu duygu bugün Avrupalı Türkler için, Avrupa’daki sosyal ve refahın ait oldukları ülke insanlarına götürülmesi, o ülkede insan haklarının, demokrasinin, hak ve hukukun, adaletin yerleşmesi olarak ortaya çıkmaktadır.
Böyle hissediş kanaatimce hem göçmenlerin içinde bulundukları ülkelerde entegrasyonunu kolaylaştıracak hem de global sorumluluk ve işler yapmaktan aldığı zevkle daha mutlu yapacaktır.
O zaman bu süreç iyi anlaşılmalı ve verimli değerlendirilmelidir. Göçmenlerin ilerlemelerine, kalkınmalarına kendilerini Avrupa vatandası ya da transnasyonal vatandaş görmeleri ve bunun hakkını vermeyi denemelidirler.
Avrupalı Türkler için sözkonusu süreç başlamıştır.