Uluç: Metris'in gücünü bilmiyorlar
Kongreden, 'Evet' çıkacağını düşünenler; Metris'in gücünü bilmeyenler. Yıldırım dik duruşunu sürdürüyor, üstelik Demirören yerde sürünürken!
Futbol Federasyonu Genel Kurulu, 'Sürpriz' denilebilecek bir sonuçla bitti ve 58. maddenin değiştirilmemesi oyçokluğuyla kabul edildi.
Niye sana sürpriz geldi!
Genelde beklenmiyordu.
Ben gayet bekliyordum.
Metris'ten "58. madde değişmeyecek" kararı geldikten sonra o genel kuruldan ne haber çıkacağını tahmin ediyordum. Bu kuruldan federasyonun teklifine 'Evet' çıkacağını düşünenler; Metris'in gücünü bilmeyenler.
Aziz Yıldırım orada dimdik duruyor ve dik duruşunu da sürdürüyor. Mesela Yıldırım Demirören yerlerde sürünürken!..
İnanamıyorum. Federasyon şimdi buradan karar çıkmadı.
Ondan üzgün. 'Topun federasyonda olduğunu' biliyor. "Federasyon ceza vermesin. İsterse UEFA bizi cezalandırsın. Avrupa'ya birkaç sene gitmeyelim" diyor!
Peki Milli Takım ne olacak? Peki 2020 Avrupa Futbol Şampiyonası ne olacak? Türkiye'nin de ceza almasına razı Yıldırım Demirören!.. O zaman biraz telaşlı görünmüyor mu?
Tutuklu Aziz Yıldırım dimdik dururken, Beşiktaş Başkanı, "Gerekirse Türkiye de ceza alsın ama federasyon kimseye ceza vermesin" diyor. Niye?
* Aslında herkes 'niye' bu kadar işin içinde olduğunu merak ediyor.
Demirören'in kişisel korkusu olduğu açık...
TEMİZ ŞAMPİYONLUK YOK
* Kulüpler Birliği Başkanı olarak, Fenerbahçe'yi "Fenerbahçemiz yıpratılıyor" diyerek sahip çıktığı belirtilen Demirören'in, Galatasaray'a "Sütten çıkmış ak kaşık değilsin" şeklinde gönderme yapmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bütün bunlar Demirören'in bir telaş içinde olduğunu gösteriyor. Beşiktaş camiası bu telaşı iyi değerlendirmeli.
Çünkü Yıldırım Demirören, Beşiktaş camiası değil. Hele Çarşı hiç değil. Yıldırım Demirören, Beşiktaş'ın başkanlığına geldi gider. Bir yığın başkan geldi gitti. Beşiktaş, Türkiye'nin en eski kulübü... Asırlık kulübü... Beşiktaş durur. Beşiktaş camiası bu bilinçle hareket etmek zorunda.
Demirören, kimsenin başkanı değil.
Açık. Galatasaray "Kurallar uygulansın" dediği için Galatasaray'a; benim tenceremin dibi kara ama senin ki de kara..." diyor. 8-0'ın söylemesinin başka gerekçesi var mı? 'Ben de senin kadar temizim' diyeceğine... "Kuralların uygulanmasını istiyorsun ama sen de karasın" ne demek!..
Ayrıca o günden beri iddia ediyorum; 8-0'lık maç tertemiz. Ben o maçtaydım. Yıldırım Demirören, utanmalı bunu ileri sürdüğü için... Çünkü o sene Ankaragücü küme düşme tehlikesi içindeydi.
Beşiktaş da Ankaragücü'ne 6 gol atmıştı. Sonra Ankaragücü küme düşme tehlikesinden kurtuldu.
Kümede kalması garantilendi; ondan sonra Galatasaray ile oynadı. Rahat rahat ve Galatasaray 8 gol attı. Beşiktaş'ın küme tehlikesi yaşayan bir takıma 6 gol atması normal, Galatasaray'ın rahatlamış Ankaragücü'ne 8 gol atması şike!..
Peki şike; kabul ediyorum. Yıldırım Demirören'e soruyorum şimdi: Bir takıma 8 gol atmak için mantık olarak, matematik olarak, en az kaç kişi satın alması gerekiyor? Galatasaray bu kadar kişiyi satın aldıysa aradan bu kadar zaman geçti; zaman aşımına da uğradı, birisi 'Biz Galatasaray'dan para almıştık' demez mi? En azından bir gazete böyle diyen bir adama dünya kadar para vermez mi? 'Açıklama yapsın' diye... Bu sızmaz mı? Türkiye'de neler sızıyor!..
Bu ne biçim kenetlenmiş bir Ankaragücü ki takımın neredeyse yarısından fazlası şikenin içinde kimsenin ağzından çıt çıkmıyor. Mafyanın 'Omerta' kuralı gibi... 'Konuşan ölür!..' O maçta 'şike' olduğu tarihin en büyük palavrasıdır.
O zaman Beşiktaş yönetiminin öyle demek işine geldi; 'Şampiyonluğu biz kaybetmedik. Galatasaray şike ile kazandı!' Ama zaten Türkiye'de 'temiz kazanılmış' bir tane şampiyonluk söyle bana... Bir tane yok! Fener de şike ile şampiyon olur, Beşiktaş da şike ile şampiyon olur, Galatasaray da şike ile şampiyon olur. Çünkü kaybedenler hep bunu ileri sürerler.
GELECEK SENE DE KAYBOLDU
* Aydınlar, değişikliğin kabul edilmemesi ve eleştiriler üzerine, "Kimse suçlu değil, tek suçlu biziz" dedi ve istifası gündemde... Çok güzel bir laf... Federasyon Başkanı olduğundan beri söylediği en güzel laf ve de özünde doğru bir laf.
Çünkü Aydınlar'ın bütün kararları, durumu mümkün olduğu kadar az zararla idare etmek üzere... Mümkün olduğu kadar başta Fenerbahçe Kulübü'nü kayırmak üzere... Ama herkesi birden memnun etmeye kalkarsan sonuç bu olur işte... Bütün suç üstüne yıkılır. "Fenerbahçe bizi düşürün" dediği zaman bu kararlar alınsaydı, 'düşer, düşmez' karar verilseydi, şimdi bu fasulye ligi kimsenin umurunda değil.
Fenerli ya da Fenersiz oynanmış olacak, bitecekti. Seneye de ligler pırıl pırıl başlayacaktı. Şimdi gelecek sene oynanacak lig de çorba gibi olacak!
Herkesi memnun edecek bir yönetim tarzı yok. O zaman gerekeni yapacaksın. Alnını açık, başını dik tutacaksın.
İstifa etmemesi lazım. İş bu hale geldikten sonra istifa kaçmak olur. Mehmet Ali Aydınlar'ın kaçmaya hakkı yok. Kalır, gereken kararları alır. O kararları açıklar. Arkadan da 'Federasyon Başkanlığını bırakıyorum. Ne haliniz varsa görün' der.
KİM KARAR VERDİ?
* Esas Aydınlar'ın istifa etmesi halinde bir kaos yaşanır herhalde...
Çünkü her şey sil baştan olacak.
Kimse gelmez. Federasyona kayyum atanır. Seni Federasyon Başkanı yapsalar kabul eder misin? Milyonlar verseler bu devirde federasyon başkanlığını kim kabul eder?
* Fenerbahçe Başkanlığı için de aday çıkması zor görünüyor.
Adı geçen Ferit Şahenk hemen böyle bir şeyin gündemde olmadığını açıkladı. Aziz Yıldırım orada dik durduğu sürece Fenerbahçe'de verdi vahit 'Ben başkan adayıyım' diyemez.
* Tüm bu tartışmalar yaşanırken 'Bizi küme düşürün' diye bastıran Fenerbahçe'nin Senegalli Sow ile 4.5 yıllık bir anlaşma yapması ilginçti.
Fenerbahçe'nin 20 milyon euro maliyetli bir oyuncu almasını neye bağlıyorsunuz? Metris!.. Sow'un transferi için Nihat Özdemir ile Ali Koç mu karar verdi ya da Aykut Kocaman mı karar verdi? Sen karar verdiklerini mi düşünüyorsun!
Aziz Yıldırım başından beri "Ben suçsuzum" diyor ve suçsuz olduğunu kanıtlamak için de her türlü eylemi yapıyor "58. madde kalsın" diyor. 'Küme düşmeyi kaldırmayın. Biz beraat edeceğiz.
Bak ben bu kadar parayı verip Sow'u alıyorum' diyor.
ALEX OYNAMIYOR
İkinci yarıda Mersin İdman Yurdu sahasından çıkmaya başlayınca Fenerbahçe büyük bir panik yaşadı.
Bitti!.. Ama Fenerbahçe'de çok önemli bir sorun var: Alex oynamıyor arkadaş.
Bizim gazeteye baktım; Gürcan Bilgiç ve Ömer Üründül gibi futboldan anladığına çok inandığım iki arkadaşım; biri beş vermiş, biri altı vermiş! Alex'in notu üçü geçmez. Gelsin Ömer ile Gürcan beraber seyredelim. Türkiye'nin iki senedir en çok gol atan adamının kaçırdığı gollere bak!.. Onun dışında oyunda yok zaten. Nasıl altı alıyor Alex? Sahaya çıkması mı altı?
Böyle bir şey olur mu ya? Onun için artık Türkiye'de kimse ciddiye alıp notlara bakmıyor. Alex'e bir vereceksin hatta ve niye bir verdiğini de söyleyeceksin: 'Mersin karşısında Alex sahada yoktu hem de Emre'nin olmadığı bir maçta Alex yoktu.' Alex ile Aykut Kocaman'ın arasının açık olduğunu herkes biliyor.
Benzeri olay Galatasaray'da olsa manşetlere çıkardı. Arda olaylarını düşünün. Bir tane başlık var mıydı 'Nerdeydin Alex?' diye. Türk medyası Himaye- i Fener Cemiyeti. Ama sadece onlar değil rakip takımın hocaları da Fenerbahçe'nin ekmeğine yağ sürerek oynuyorlar maçı.
Bir hücumu göz alarak oynayan Arif'ti (Erdem) idi. Ne hale getirdi Fenerbahçe'yi ki o zaman Emre de vardı.
KAFASINDA STOCH YOKTU
Gecenin 'Güzel' diyebileceğimiz hareketi Stoch'tan geldi. Yine birbirine benzeyen nefis gollerinden birisine imza attı. Tek farkı bu defa sağ taraftan vurdu.
'Benzer gol' olduğunu söylüyorsun. Daima içeriden çalım atıyor, çalımın arkasından şutu atıyor. Bir adam bunu habire yapıyorsa sadece adamın ustalığına değil karşısındakileri de bakmak lazım.
Ben adım gibi biliyorum; 'İçeriden çalım atacak, arkadan şut atacak' diye. Aynen öyle oluyor.
Bu Stoch'u da biliyorsun;
Aykut Kocaman oynatmamak için her şeyi yaptı. Aykut'un kafasındaki takımda Stoch da yoktu, Alex de yoktu. Şimdi Afrika'da oynayan Dia da yok mesela...
Aykut'un kalitesi yüksek adamlara alerjisi var. Öyle bir takım şampiyon olacak ki 'Bu takımı Aykut yaptı' desinler.
Sanki ona uğraşıyor. Türkiye'nin en kötü hocalarından bir tanesi Aykut Kocaman'dır. Bunu ısrarla her seferinde söylüyorum.
HAKAN'IN SESİ ÇIKMADI
* Fenerbahçe'den devam edelim. Hafta içinde İstanbul Büyükşehir Belediyespor'a yenilen sarı-lacivertliler Mersin İdman Yurdu'nu mağlup etti.
Maça hızlı başladı ama sonunu zor getirdi. Ayrıca bir de ofsayttan atılan gol vardı. Maçla ilgili neler söyleyeceksiniz? İlk gol çok net ofsayt ama ofsaytta düşen Fenerbahçeli Özer değil Lig TV!
Bu kadar ayıp yayıncılık olmaz. Gol oldu, üç kere tekrarlandı, aradan üç-beş dakika geçti yönetmen çizgi çekerek pozisyonu bir daha gösterdi. İki tane sunucu ile anlatıyor maçı Lig TV. İki sunucu tartışma dahi açmadı.
Yani 'Özer ofsayt durumunda ama aktif mi pasif mi!' diye en azından tartışmaya aç ki tartışmaya açılmayacak kadar net pozisyon! 'Evet, bu gol ofsayttır' demesi lazım o maçta eğer iki tane sunucu varsa! Birisi orada 'Yorumcu' diye oturuyorsa... Gıkları çıkmadı! Ben o sırada bir Lig TV yöneticisi arkadaşıma mesaj attım; "Bir saat sonra Markus 'Bu pozisyon net ofsayt' dediği zaman bu anlatan arkadaşların yüzleri kızaracak mı" diye...
SAĞLAM MERSİN'İ DİZGİNLEDİ
Niye Markus'un, öyle diyeceğini biliyorum?
Çünkü Markus bir hafta evvel Beşiktaş'ın son saniyedeki golünün 'pasif ofsayt' olamayacağını çok net açıkladı. Aynı pozisyon karbon kopya!
Kaleci ile topun arasında, kalecinin görüşünü engelleyen adam pasif ofsayt olur mu? Bunu Markus bir hafta evvel anlatmış uzun uzun... Ertesi hafta aynı pozisyon için yine aynı şeyleri söyleyecek. Belli, adım gibi biliyorum.
Onun için o mesajı attım.
Markus, gayet güzel ofsayt olduğunu anlattı ve Hakan Şükür'ün sesi çıkmadı, orada oturuyor. Mecliste de konuşmuyor, tonla para alıyor.
Maraton'da da konuşmuyor, tonla para alıyor.
Niye? Sükût altındır.
* Bu gol verilmese sonuç değişir miydi? Maçın başındaki o bariz ofsaytta orta ve yan hakem göz yumunca Mersin İdman Yurdu şoke oldu. Ayrıca Nurullah Sağlam ilk 45 dakikayı ziyan ettirdi.
Dilimde tüy bitti: "Fenerbahçe'yi yenmek istiyorsan oyunu Fener'in sahasında oynayacaksın."
Birinci devrenin istatistiklerine bak; Mersin'in şutu sıfır. Topa sahip olma oranı yüzde 39, ortası yok, orta yapmamış, pozisyonu yok. İkinci yarı; yüzde 39 topa sahip olan Fenerbahçe bu defa...
İkinci yarıda Fenerbahçe'nin 5 misli korner atmış, ikinci yarıda 30 orta yapmış, ikinci yarıda bilmem kaç tane şut atmış. Bunların hepsi ikinci yarıda... Birinci yarıda şutu sıfır!..
Böyle bir takımı ilk yarıda niye dizginledin? Niye forvetsiz çıkardın sahaya? Niye kenardan uyarmadın? Kenar yönetimi ne işe yarar?