Çözüm sizce de AİHM’de mi?

AİHM’e yapılan başvuru ile ilgili her kanattan yorumlar yapıldı. Yapılan yorumların kimisinde başvuran haklı, kimisinde gereksiz bir eylemin sahibi gibi gösterildi. Herkesin kendince gerekçeleri ve delilleri vardı. Olaya gereksiz bir başvuru gözü ile bakanlar, ön mahkemede reddedilmiş bir konunun üst mahkemeye götürülmesinin mağdurların belini bir kez daha kırmak anlamına geldiğini savundular. Bu taraf ise, reddedilmiş bile olsa AİHM tarafından incelenen bu konunun daha önce AİHM tarafından muhatap bile alınmadığını savunarak, meselenin uluslararası kamuoyuna duyurulmasını bir kazanç olarak saydılar.

 

Meseleye, daha önce kendileri de bu tarz başvurular yapmış olmasına rağmen, hamasi yaklaşıp “Avrupa’dan medet ummak” eleştirisiyle yaklaşanlar da oldu. Tüm bunlar “olmuşun” tartışması olmasından dolayı çok önemli değil. Ama bu tartışmalar neticede sağlıklı bir zemine oturtulmaz ise, aslında hiçbir hak arama mücadelesi verilmeden takdim edilmesi gereken bu hak, devlet tarafından zor bir viraja itilebilir. Neticede devletin üst düzeyinden birileri konuyu boğmak adına tekrar görüşülmemek üzere kapatmak istemişlerdir.

 

Gelişmesi muhtemel tüm olumsuz sonuçların günahı, tabii ki başvuru yapan mağdurda değil. O ülkesinde bitirdiği ve cevap bulamadığı bir sürecin sonunda oraya gitmiştir. Giderken de mağduriyetinin tescillenmesini ummadığı muhakkak. Yapılan başvuru kendi içinde taşıması gereken lojistikten yoksun olunca da alınan sonuç çok şaşırtıcı değil. Sonucun böyle çıkıyor olması, müracaatı yapan Leyla Şahin’in şahsında tüm mağdurları etkilediği gibi mal bulmuş mağribli gibi hareket eden başörtüsü düşmanları yüzünden sorunun çözümü adına gayret sarf edenleri de etkilemiştir.

 

Bu gelişmeler “davanın özü” itibariyle hiçbir anlam ifade etmemektedir. Çünkü başörtüsü ya da inanca ait yasaklamaların muhatabı ne hükümet, ne de AİHM’dir. Bunun serbestliği ya da yasak olması noktasında tasarruf sahibi olan sadece Allah’ (CC)tır. Beşeri ideolojiler ilahi olmayan, kendi kanun ve yasalarında istedikleri değişikliği yapabilirler, bu konjonktürel  olabilir. Menfaat ve devlet çıkarları adına olabilir. Ama bir şey bilinmelidir ki hiç kimse hükmü koyulmuş ilahi yasalar ile ilgili değişiklik yapamaz, yeni şekiller geliştiremez. Yeni yapılar oturtamaz. Hatta tartışmaya bile açamaz. Ya kabul eder, uygularsınız. Ya reddeder, düşmanlık edersiniz.

 

Konunun, oy vermiş seçmenler açısından hükümete endeksli beklentiler oluşması normal ve doğal. Hükümetin bir şekilde bu ve benzeri inanca ait sorunlara çözüm üretmesi gerekiyor. Ağlama ve mazeret makamında değiller. Mağduriyetin geldiği boyutlar ortada. Halkın nerede ise tümüne şamil bir etkileşim söz konusu. Her evden, her aileden mağdurlar var.

 

Siyaset kendi içinde çoğulculukla yürüyen bir sistemi esas alıyorsa bu çoğulcu katılımın unsurlarını görmezden gelemezler. YÖK’ün bu konuda sağladığı lojistiğin hangi güç unsurlarını içerdiğini hepimiz biliyoruz. Cumhurbaşkanlığı makamı ve Genelkurmay’ın konuya yaklaşımı hepimizin malumu. Tüm bunlara rağmen Hükümet, demokrasi oyununun kurallarının belirginleşmesi kavgasını daha keskin verebilir. Neticede demokrasi bir oyundur. Bugün bu oyunun kurallarını koyanlar ile bozanlar aynı güçlerdir. Hükümet en azından bu belirginleşmeyi daha keskin hatlarla oturtabilir. Ben bu konuda ne bu hükümetin ne de başka hükümetlerin, yasağın lojistiğini oluşturan güçlerde bir değişim olmadıkça çözüm olacağına inanmıyorum. Çünkü onlar için de sorun, üniversite öğrencileri ya da kamu çalışanlarının başının açık ya da kapalı olması değildir. Sorun, kendi egemenliklerine birilerinin müdahale ediyor olmasıdır.

 

Neticede tartışmaya bile açmanın abes olduğuna inandığımız başörtüsü ve benzeri inanca ait haklar, araya sıkıştırarak yada bir takım ayak oyunları ile alınamaz. Yapılacak şey, bu konunun yerel düşmanlarının yerel lojistiğini sağlayan güçlerle masaya oturmak ve bedelini ödeyerek çözmektir. Zira aynı kesimin kendi menfaatlerine de uygun olduğunu bildiğimiz ekonomik atılımlar ile ilgili tek bir defansları bile yok. Her zaman ele geçireceklerine inandıkları devlet kasasının dolmasına itirazları yok. Bu işin çözümünde halkın da hükümetin de sorunu ciddiye aldıklarını gösteren risk almaları gerekmektedir.

 

ABD’de beyazlarla aynı otobüste seyahat edemeyen siyahların bugün dışişleri bakanı çıkarmaları bu riskin semeresidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.