Prof. Dr. Ali Akpınar
Saygı duyma, taraf olmaya mani olmamalı!
Son dönemlerde yaşanan savrulmanın sonucu, değerler aşınmış, hak ve hakikatten yana taraf olan yahut olduklarını sanan insanlar, karşı tarafa saygı göstereceğiz diye, onlara doğruları anlatmaktan imtina eder olmuşlar. Kimse kimseye karışmıyor artık, çocuklarımızın bile özel odaları var, özel çantaları, özel telefonları, özel şifreli sayfaları var, özelleri var, karışmıyoruz, karışamıyoruz.
Eskiden resmî kurum masalarında yazan bir yazı vardı, şahsıma ait özel bir eşya olmadığını taahhüt ederim diye. Şimdiler de aynı evi paylaşanlar bile birbirlerine karışamıyorlar, açılamıyorlar, birbirlerine dertlerini dökemiyorlar. Anne baba çocuklarına karışmayacak! Karı koca birbirlerinin özeline karışmayacak! Arkadaş, arkadaşının özeline karışmayacak! Öğretmen öğrencisine karışmayacak! Hoca, cemaatinin özeline karışmayacak! Yönetici tebasının gidişatına karışmayacak! Kısaca, hiç kimse hiç kimseye karışmayacak!
Bir yerde, dinin bu konudaki emri şudur, Allah’ın hükmü budur diyecek olsanız, tepkiler hazırdır: Bu işe Allah’ı karıştırma, dini karıştırma!
Bir düğünde son derece kapalı bir kızımızın dört yıl aynı evde birlikte kalıp üniversite okuyan arkadaşı yanyana gelmiş, durumu öğrenince, kızım neden bildiğin ve yaşadığın doğruları arkadaşınla paylaşmadın diye sorduğumda, hocam her şeyi benden iyi biliyor ama yapmıyor, bu yaşta birine karışamam ya deyivermişti. Peki, giyim kuşamında moda konusunda yanlış yapsa arkadaşını uyarır mısın deyince, elbette demiş ve susmuştu.
Peki, kim düzeltecek bu yanlış gidişatı? Kim kötülüklere dur diyecek? Kim, gerçekleri haykıracak? Dinin en temel ilkesi olan, iyilikleri emretme/yaygınlaştırma; kötülüklere dur deme/engel olma hükmünü kimler işletecek?
Yüce Allah, bu işe karışmayacak da O’nun hem yaratıcı hem yönetici (Rab) olmasının ne anlamı olacak? O, neden ilk insandan itibaren hep peygamber gönderdi, kitap indirdi? Neden, söz dinlemez laf anlamaz nice toplumları helak ederek, ötekilere ibret olmasını istedi?
Çocuğunun beşinci katın penceresinden aşağıya atlamasını gören anne baba, ona müdahale edecek de; işlediği günahlar sebebiyle cehenneme atlamasına seyirci mi kalacak? Alevlerin içerisinde kalmış yavrusunu kurtarmak için, gözünü kırpmadan alevlerin içerisine dalan anne, ciğerparesini günah çukurları içerisinde bırakarak gözgöre göre cehennem ateşlerine svarulmasına duyarsız mı kalacak? Karısının ilaç içerek intihar etmesine karışan koca, onun günahlarla ahiretini ziyan etmesine seyirci mi kalacak? Tebasının kendine-malına zarar vermesine duyarsız kalmayan yönetici, onların işledikleri günahlar sebebiyle helaka koşmasına ses çıkarmayacak mı?
Elbette Yaratan, her işe karışır. Çünkü O, hem yaratan, hem yönetendir. O, insanı en mükemmel şekilde yaratmış, ona ihtiyaç duyacağı tüm her şeyi fazlasıyla vermiştir. Yanısıra onun doğru yolda kalması için akıl nimetiyle onu donatmış, peygamberler ve kitaplarıyla sürekli onu uyarmıştır.
Elbette, O’nun peygamberleri ve son peygamberi, insanlığın yanlış gidişatına dur demek ve onları doğru yola iletmek için gelmişler ve bunun için didinmişlerdir. Onlar hayatta iken, şahit oldukları hiçbir kötülüğe duyarsız kalmamışlardır.
Elbette, yöneticiler, iyiliklerin yaygınlaşması, kötülüklerin en aza inmesi için tedbirler alacaklardır. Bu, yönetici olmanın sorumluluğudur. Zira her yönetici, yönettiğinden sorumludur.
Elbette, ilim adamları, iyilikleri emredecekler, gördükleri kötülüklerin yanlış, haram, günah olduğunu söyleyip onlara dur diyeceklerdir. Bu da o makamlarda bulunmanın gereğidir.
Elbette, hocalar, öğretmenler, hitap ettikleri kitlelerin doğruların adamı olması, yanlış yolların adamları olmaması için çırpınacaklardır.
Elbette, anne baba çocuklarının gidişatına karışacak, onları iyiye güzele yönlendirecek, kötü yollara düşmelerine engel olacaktır!
Elbette, kadın kocasına, koca karısına karışacak ve birbirlerinin hayır ve iyiliklerin adamları olmasına gayret edeceklerdir.
Elbette, İslam’ı bir bütün olarak ve doğru olarak anlayıp gereklerini yerine getiren bir müslüman; onu eksik-yanlış anlayıp gereklerini yerine getirmeyen müslüman kardeşini uyaracak, ona doğruları anlatacaktır. İsterse bu farklı mezhep yahut meşrepde olsun. Birinin dinine, mezhebine, kliğine saygı duymak başka şeydir; onda gördüğü yanlış ve saplantılara seyirci ve duyarsız kalmak farklı şeydir.
Kısaca, sosya bir varlık olan, bir arada yaşamak zorunda olan, insan olan herkes birbirine karışacak, birbirini uyaracak, birbirini düzeltecek, iyiliklere motor, kötülüklere fren olacaktır. Elbette bütün bunları usulüne uygun olarak yapacaktır. Tatlı dille, ikna edici bir üslupla, kaybetmek için değil kazanmak için birbirlerinin hayrını isteyeceklerdir. Ben yanlış da olsa senin düşündüklerine, günah da olsa yaptıklarına karışmam demek, kötü gidişata seyirci kalmak, batmak üzere olan geminin batışını izlemek, yanmakta olan mahalleyi ateşe terk etmek demektir.
Oysa Kur’ân pek çok ayetinde, bizlere önce kendimizi düzeltmemizi, ardından çevremizi düzeltmemizi emreder:
Bundan ötürü sen tevhide çağır ve emrolunduğun gibi doğru ol; onların heveslerine uyma… (42/15)
Ehline namaz kılmalarını emret, kendin de onda devamlı ol. (207132)
Ey inananlar! Kendinizi ve çoluk çocuğunuzu cehennem ateşinden koruyun… (66/6)